Londra'da çanlar Olimpiyatlar için çalıyor. 2012 Londra Olimpiyatları, Big Ben saat kulesinin çanlarının çalmasıyla başladı. Resmi açılış töreni ise Türkiye saati ile 23.00'te Olimpik Park'ta gerçekleşecek.
İngiltere'nin başkenti Londra'da parlamento binasının Big Ben adıyla bilinen saat kulesinin çanları, Olimpiyatların başladığını ilan etmek için üç dakika boyunca tam 40 kez aralıksız çaldı.
Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya parlamentolarının saat kuleleri de aynı saatte çalmaya başladı.
70 gün önce Yunanistan'dan çıkan Olimpiyat meşalesinini son durağı da Thames nehri üzerindeki Tower Bridge olacak. Hampton Court Sarayından alınan meşale, Olimpiyatların simgesi 5 halkanın bulunduğu köprüye 16 kürekçi tarafından getirilecek. Meşale daha sonra 22 yaşındaki basketbolcu Ember Charles tarafından belediye binasına götürülecek ve akşam düzenlenecek açılış törenine kadar sergilenecek.
Resmi açılış töreni ise Türkiye saati ile 23. 00'te Olimpik Park'ta gerçekleşecek.
Dün de Londra sokaklarında Olimpiyat ateşi karnavalı vardı. Olimpiyat ateşi, Londra'nın simgelerini gezdi. Ünlü isimler, Olimpiyat ateşini taşıdı.
10 Mayıs'ta Yunanistan'dan yola çıkan Olimpiyat meşalesinin, yolculuğunun 69. ve son gününde sokaklarda karnaval havası hakimdi. Olimpiyat ateşi, Londra'nın simgelerini gezdi. Binlerce kişi sokaktaydı. Meşaleyi taşıyanlar arasında ünlü isimler de vardı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun o isimlerden biriydi. Beyaz spor kıyafetiyle Ban, hem meşaleyi taşıdı, hem de kalabalığı selamladı.
Olimpiyat ateşinin ilk durağı Saint Paul Katedraliydi. Meşale daha sonra Milenyum Köprüsünden geçirildi. Trafalgar Meydanı'nın ardından ateş, Başbakanlığın bulunduğu Downing Street'e gitti. İngiltere Başbakanı David Cameron, İngiliz Başbakanlık konutunun önünde olimpiyat meşalesini karşılayanlar arasındaydı.
Olimpiyat ateşinin bir diğer durağı, kraliyet ailesinin yaşadığı Buckingham Sarayı oldu. Meşale, İngiltere kraliyet ailesinin ünlü çifti, Cambridge Dükü ve Düşesi Prens William ile eşi Kate Middleton tarafından sarayın önünde teslim alındı.
Olimpiyat ateşinin gezisi, Hyde Park'ta düzenlenen kutlamayla son buldu.
Bu Blogda Ara
27 Temmuz 2012 Cuma
Savaş alanında iPad kullanmak isteyenlere müjde !
Kurşun geçirmez iPad kılıfı geliyor!
İngiliz Vestguard firması, kurşun geçirmez iPad kılıfını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Eğer savaş muhabiri, asker veya güvenlik subayıysanız şüphesiz bu özellik tam size göre. Ancak böyle bir durumda iPad'inizden ziyade kendi can güvenliğinizin peşinde olmanız gerekmez mi?
O halde dönelim modern dünyamıza ve "normal" iPad kullanıcılarına. Yeni iPad kılıfının kurşun geçirmez özelliği ne kadar havalı dursa da normal şartlarda iPad'i bekleyen daha gündelik tehlikeler mevcut. Örneğin ekranda oluşan yağlı parmak izleri. Veya sadece ekranı değil; cihazın elektroniğini de mahveden, yanlışlıkla dökülen "ölümcül" sıvılar gibi.
Dolayısıyla 9mm'lik bir tabancadan çıkan kurşunu geçirmeyen kılıf, iPad'inizi bu tarz gündelik tehlikelere karşı nasıl koruyacak bilinmez. Çıkış tarihi ve fiyatına dair henüz bilgi verilmeyen kurşun geçirmez iPad kılıfının, kullanıcıları ne yönden cezbedeceğini merakla bekliyoruz
İngiliz Vestguard firması, kurşun geçirmez iPad kılıfını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Eğer savaş muhabiri, asker veya güvenlik subayıysanız şüphesiz bu özellik tam size göre. Ancak böyle bir durumda iPad'inizden ziyade kendi can güvenliğinizin peşinde olmanız gerekmez mi?
O halde dönelim modern dünyamıza ve "normal" iPad kullanıcılarına. Yeni iPad kılıfının kurşun geçirmez özelliği ne kadar havalı dursa da normal şartlarda iPad'i bekleyen daha gündelik tehlikeler mevcut. Örneğin ekranda oluşan yağlı parmak izleri. Veya sadece ekranı değil; cihazın elektroniğini de mahveden, yanlışlıkla dökülen "ölümcül" sıvılar gibi.
Dolayısıyla 9mm'lik bir tabancadan çıkan kurşunu geçirmeyen kılıf, iPad'inizi bu tarz gündelik tehlikelere karşı nasıl koruyacak bilinmez. Çıkış tarihi ve fiyatına dair henüz bilgi verilmeyen kurşun geçirmez iPad kılıfının, kullanıcıları ne yönden cezbedeceğini merakla bekliyoruz
Etiketler:
İlginç ürün,
İlginç ürünler,
iPad,
kurşun,
savaş
Üniversiteliden ilginç buluş!
Manisa Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu, 4. sınıfta okuyan bir öğrencisinin tez konusu olarak kara havuç posasından dondurma ürettiğini, bu ürünü endüstriyel hale getirmek için firma aradıklarını söyledi.
Ayrıntılar
Memleketimden insan manzaraları 3
ABD' de ilginç yaşam tarzı
İlginç Fotoğraflar
Dünyanın en ilginç fotoğrafları 2
Manisa Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu, 4. sınıfta okuyan bir öğrencisinin tez konusu olarak kara havuç posasından dondurma ürettiğini, bu ürünü endüstriyel hale getirmek için firma aradıklarını söyledi.
Tokuşoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, CBÜ Gıda Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Burcu Sever’in, tez konusu olarak ”kara havuç posasından dondurma üretimi” konusunda çalıştığını ve bu konuda başarı elde ettiğini belirtti.
Kara havucun Manisa’da özellikle Salihli ilçesi yöresinde yoğun olarak üretiminin yapıldığını, ancak bu güne kadar hayvan yemi, şalgam suyu ve gıda renklendiricisi olarak kullanıldığını ifade eden Tokuşoğlu, şöyle konuştu:
”Kara havucun suyu yurt dışına ihraç ediliyor. Yurt içinde tüketimi ise oldukça sınırlı. Yüksek düzeyde antosiyanin düzeyleriyle çekici mavimsi mor renge sahip olan kara havuçtan yüksek ısı, ışık ve pH kararlılığı yüksek ve doğal renklendirici olarak yararlanılması mümkün. Ancak karahavuç posasının doğal mor-kırmızı renk olarak gıda katkısı çalışması ülkemiz için yeni. Halkımız özellikle yapay veya güven verici olmayan orijinli kırmızı renk katkısı konusunda çok duyarlı. Bu konuda, antosiyanin içeriği zengin bu havuçlara ilişkin dünya literatürüne de katkıda bulunmak amacıyla öğrencimiz tez konusu olarak karahavuç posası katkılı dondurma üretti. Doğal olarak renklenen ve antosiyanin zengini olarak ortaya çıkan bu dondurmayı Manisa’da ürettik, şimdi endüstriyel dondurma için majör bir firma ile protokol çalışması yapıyoruz.”
”Ürünü geliştireceğim”
Projenin sahibi Burcu Sever ise uzun süredir Manisa’nın önemli bir tarım ürünü olan üzüm üzerine araştırma yaptıklarını, araştırmaları sırasında karahavuç bitkisinin üzüme oranla çok daha antosiyanin ve antioksidan içerdiğini fark ettiğini söyledi.
Bunun üzerine çalışmalarını karahavuç üzerinde yoğunlaştırdığını ve bu bitkiden dondurma ürettiğini anlatan Sever, ”Ürünün duyusal ve kimyasal analizini yaptık. Sonuçları çok iyi çıktı. Antosiyanin miktarı oldukça yüksek seviyede çıktı ve yiyen herkes tadını çok beğendi. İleri ki zamanlarda bu ürünü geliştirmeye devam edeceğim” dedi.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu, 4. sınıfta okuyan bir öğrencisinin tez konusu olarak kara havuç posasından dondurma ürettiğini, bu ürünü endüstriyel hale getirmek için firma aradıklarını söyledi.
Ayrıntılar
Memleketimden insan manzaraları 3
ABD' de ilginç yaşam tarzı
İlginç Fotoğraflar
Dünyanın en ilginç fotoğrafları 2
Manisa Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özlem Tokuşoğlu, 4. sınıfta okuyan bir öğrencisinin tez konusu olarak kara havuç posasından dondurma ürettiğini, bu ürünü endüstriyel hale getirmek için firma aradıklarını söyledi.
Tokuşoğlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, CBÜ Gıda Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Burcu Sever’in, tez konusu olarak ”kara havuç posasından dondurma üretimi” konusunda çalıştığını ve bu konuda başarı elde ettiğini belirtti.
Kara havucun Manisa’da özellikle Salihli ilçesi yöresinde yoğun olarak üretiminin yapıldığını, ancak bu güne kadar hayvan yemi, şalgam suyu ve gıda renklendiricisi olarak kullanıldığını ifade eden Tokuşoğlu, şöyle konuştu:
”Kara havucun suyu yurt dışına ihraç ediliyor. Yurt içinde tüketimi ise oldukça sınırlı. Yüksek düzeyde antosiyanin düzeyleriyle çekici mavimsi mor renge sahip olan kara havuçtan yüksek ısı, ışık ve pH kararlılığı yüksek ve doğal renklendirici olarak yararlanılması mümkün. Ancak karahavuç posasının doğal mor-kırmızı renk olarak gıda katkısı çalışması ülkemiz için yeni. Halkımız özellikle yapay veya güven verici olmayan orijinli kırmızı renk katkısı konusunda çok duyarlı. Bu konuda, antosiyanin içeriği zengin bu havuçlara ilişkin dünya literatürüne de katkıda bulunmak amacıyla öğrencimiz tez konusu olarak karahavuç posası katkılı dondurma üretti. Doğal olarak renklenen ve antosiyanin zengini olarak ortaya çıkan bu dondurmayı Manisa’da ürettik, şimdi endüstriyel dondurma için majör bir firma ile protokol çalışması yapıyoruz.”
”Ürünü geliştireceğim”
Projenin sahibi Burcu Sever ise uzun süredir Manisa’nın önemli bir tarım ürünü olan üzüm üzerine araştırma yaptıklarını, araştırmaları sırasında karahavuç bitkisinin üzüme oranla çok daha antosiyanin ve antioksidan içerdiğini fark ettiğini söyledi.
Bunun üzerine çalışmalarını karahavuç üzerinde yoğunlaştırdığını ve bu bitkiden dondurma ürettiğini anlatan Sever, ”Ürünün duyusal ve kimyasal analizini yaptık. Sonuçları çok iyi çıktı. Antosiyanin miktarı oldukça yüksek seviyede çıktı ve yiyen herkes tadını çok beğendi. İleri ki zamanlarda bu ürünü geliştirmeye devam edeceğim” dedi.
Sıcaktan deliren esnafın icadı
AYDIN'ın Çine İlçesi’nde sıcaklardan bunalan esnaf, serinlemek için ilginç bir yöntem geliştirdi. Buzlu şişeleri vantilatörün önüne koyan 40 yaşındaki Olkan Aydın, yaptığı doğal klimayla serinlemeye çalıştı.
Hamitabat Mahallesi'ndeki Aydın Büfesi'nin işletmecisi Olkan Aydın, Çine İlçesi’nde hava sıcaklığının 45 dereceye kadar yükselmesi üzerine çareyi vantilatöre buzlu su şişeleri bağlamakta buldu.
Hamitabat Mahallesi'ndeki Aydın Büfesi'nin işletmecisi Olkan Aydın, Çine İlçesi’nde hava sıcaklığının 45 dereceye kadar yükselmesi üzerine çareyi vantilatöre buzlu su şişeleri bağlamakta buldu.
Kitap ta beklemez
Özel bir teknik kullanarak içeriği zamanla kaybolan bir kitap tasarlayan yayınevi, hazırladığı ilk kitabı 'Bekleyemeyen Kitap' konseptiyle okuyuculara sundu.
Latin Amerika öykülerinden oluşan ve ‘Gelecek Bizim Değil’ başlığını taşıyan eser, kitapçılara dağıtımının yapılmasının ardından yok sattı. Uçucu mürekkep kullanılarak hazırlanan kitap, paketinden çıkartıldığı andan itibaren 2 ay içinde boş sayfalara dönüşüyor.
Tanıtım videosunda "İlk denemesinde okuyamayanlar bir daha asla okuma şansı bulamayacak." sloganını kullanan yayınevi, bu konsepti ikinci baskısını yapmayacak kitaplar için kullanacağını duyurdu. Editörün yayınlandığı basın duyurusunda yeni konseptin okuyucuları motive etmeyi ve yayıncılık dünyasına farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçladığı belirtildi. Ağzı kapalı ve hava almayan bir paket içinde satışa sunulan kitabın sayfalarındaki yazı, hava ve güneşle temas edince 60 gün içinde tamamen siliniyor. Bu sebeple kitabı alan kişinin, bu kitabı bir an önce okumaya başlaması ve yazılar silinmeden önce okumayı bitirmesi gerekiyor.
Paketin dış yüzünde “Dikkat bu kitabın içeriği iki ay içinde yok olur.” yazan kitap için yapılan yorumlar ise ikiye ayrılıyor. Bazı okuyucular bu deneyimi gereksiz bir icat olarak değerlendirirken bazıları da ‘dâhice bir fikir’ şeklinde yorumluyor.
Daha çok yeni yazarları teşvik için hazırlandığı belirtilen konseptin sorumlusu ise yaptığı açıklamada “Kitaplar bir kütüphanenin tozlu raflarında aylarca hatta yıllarca bekleyebilir. Ancak edebiyatın yeni vaatleri, bir kitabın ikinci baskıya ulaşması için yayınevlerinin daha çok şeyi bilmesini gerektiriyor. Bu sebeple bu kitap kendisini yok ederek yeni yazarların yok olmamasına çalışıyor.” şeklinde konuştu.
Latin Amerika öykülerinden oluşan ve ‘Gelecek Bizim Değil’ başlığını taşıyan eser, kitapçılara dağıtımının yapılmasının ardından yok sattı. Uçucu mürekkep kullanılarak hazırlanan kitap, paketinden çıkartıldığı andan itibaren 2 ay içinde boş sayfalara dönüşüyor.
Tanıtım videosunda "İlk denemesinde okuyamayanlar bir daha asla okuma şansı bulamayacak." sloganını kullanan yayınevi, bu konsepti ikinci baskısını yapmayacak kitaplar için kullanacağını duyurdu. Editörün yayınlandığı basın duyurusunda yeni konseptin okuyucuları motive etmeyi ve yayıncılık dünyasına farklı bir bakış açısı getirmeyi amaçladığı belirtildi. Ağzı kapalı ve hava almayan bir paket içinde satışa sunulan kitabın sayfalarındaki yazı, hava ve güneşle temas edince 60 gün içinde tamamen siliniyor. Bu sebeple kitabı alan kişinin, bu kitabı bir an önce okumaya başlaması ve yazılar silinmeden önce okumayı bitirmesi gerekiyor.
Paketin dış yüzünde “Dikkat bu kitabın içeriği iki ay içinde yok olur.” yazan kitap için yapılan yorumlar ise ikiye ayrılıyor. Bazı okuyucular bu deneyimi gereksiz bir icat olarak değerlendirirken bazıları da ‘dâhice bir fikir’ şeklinde yorumluyor.
Daha çok yeni yazarları teşvik için hazırlandığı belirtilen konseptin sorumlusu ise yaptığı açıklamada “Kitaplar bir kütüphanenin tozlu raflarında aylarca hatta yıllarca bekleyebilir. Ancak edebiyatın yeni vaatleri, bir kitabın ikinci baskıya ulaşması için yayınevlerinin daha çok şeyi bilmesini gerektiriyor. Bu sebeple bu kitap kendisini yok ederek yeni yazarların yok olmamasına çalışıyor.” şeklinde konuştu.
Etiketler:
Amerika,
görünmez,
hikaye,
Kitap,
Latin Amerika
Cehennem kapısı
İlk bakışta bir bilimkurgu filmi sahnesi gibi görünen bu çukurun hikayesi çok farklı... Türkmenistan'daki bu çukur yerel halk tarafından 'Cehennem Kapısı' olarak biliniyor. 1971 yılında Sovyet bilim adamları tarafından doğalgaz bulmak için açılan Karakum Çölü'ndeki bu çukur o günden beri alev alev yanıyor. Sovyet bilimadamları tahmin ettikleri gibi çölde gaz bulmayı başardılar fakat, çalışmalar sırasında yaşanan büyük bir kaza platformun çökmesine sebep oldu. Daha fazla burada kalamayacaklarına kanaat getiren bilim adamları, çukurdan çıkan gazın çevrede yaşayan halka zarar vermemesi için bir plan düşündüler. İçerdeki gazın bir kaç güne biteceğini düşünen çalışanlar 'Cehennem Kapısı'nı ateşe verdi, Fakat iş hiç de bekledikleri gibi gelişmedi. 2-3 güne biter dedikleri doğalgaz rezervi 1971 yılından beri yanmakta ve bu ilginç görüntüleri ortaya çıkarmakta...
Etiketler:
Alev,
Cehennem,
cehennem kapısı,
gaz,
Türkmenistan
Vantilatörle serinleyen köpekler
Köpeklerinin bulunduğu kulübelerin önüne vantilatör koyan Başer, hayvanların ilk önce biraz korktuklarını ancak daha sonra alıştıklarını söyledi.
Sümer Mahallesi’ndeki Saklı Bahçe Restoranı'nın sahibi Muammer Başer, iş yerinin bahçesinde beslediği köpekleri Bozo ile Angel’in 40 dereceye ulaşan sıcaklardan etkilenmemesi için çare aradı. Başer, köpeklerin bulunduğu kulübeler önüne vantilatör koyarak onları serinletme yoluna gitti. İlk zamanlar köpeklerin biraz korktuklarını belirten Başer, “Aşırı sıcaklardan sadece insanlar değil, hayvanlar da etkileniyor. Hayvanların olumsuz yönde etkilenmemesi için onları vantilatör ile serinletme yolunu tercih ettim. İlk etapta biraz çekindiler ama sonra alıştılar. Serinliğin keyfini çıkartıyorlar ”dedi.
Sümer Mahallesi’ndeki Saklı Bahçe Restoranı'nın sahibi Muammer Başer, iş yerinin bahçesinde beslediği köpekleri Bozo ile Angel’in 40 dereceye ulaşan sıcaklardan etkilenmemesi için çare aradı. Başer, köpeklerin bulunduğu kulübeler önüne vantilatör koyarak onları serinletme yoluna gitti. İlk zamanlar köpeklerin biraz korktuklarını belirten Başer, “Aşırı sıcaklardan sadece insanlar değil, hayvanlar da etkileniyor. Hayvanların olumsuz yönde etkilenmemesi için onları vantilatör ile serinletme yolunu tercih ettim. İlk etapta biraz çekindiler ama sonra alıştılar. Serinliğin keyfini çıkartıyorlar ”dedi.
Etiketler:
köpek,
restaurant,
restoran,
serin,
vantilatör
Bu bitki fare yiyiyor !
İngiliz bilim insanları asite benzer bir enzim salgılayarak canlı canlı fare yiyen bir bitki buldu.
İngiliz bilim insanları asite benzer bir enzim salgılayarak canlı canlı fare yiyen bir bitki buldu.
Bu dili sadece 4 kişi konuşabiliyor
UNESCO tarafından kaybolan diller arasında gösterilen 'Hertevin' dilini Pervari'nin Ekindüzü köyünde sadece 4 kişi konuşabiliyor.
Güncelleme:27 Temmuz 2012 00:20
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından kaybolan diller arasında gösterilen Hertevin (Hértevin) dili, Pervari'nin Ekindüzü köyünde sadece 4 kişi tarafından akıcı konuşulabiliyor.
Daha önce Keldani Katolik Kilisesi'ne bağlı Süryaniler tarafından kullanılan Kuzeydoğu Aramice veya Süryanice ailesine üye Hertevin dilinin, Süryanilerin Avrupa'ya göç etmeleri nedeniyle yok olmaya yüz tuttu. Ekindüzü köyünde ise dili sadece 4 kişi akıcı şekilde konuşurken, köylüler, dili konuşabilenlerin sayısının oldukça azaldığını belirtiyorlar.
Hertevin dilinin kullanıldığı Ekindüzü köyünden ayrılan ve Siirt'te yaşayan emekli öğretmen Bayram Kızılay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hertevin dilinin köyünde yaşayan Keldani Katolik Kilisesi'ne bağlı Süryaniler tarafından konuşulduğunu, Süryanilerin herhangi bir gelir kaynağı olmadığı için son 15 yıla kadar Mersin'e ardından da kimisinin kaçak kimisinin de yasal yollarla Avrupa'ya göç ettiğini söyledi.
Göç eden köylülerle zaman zaman telefonlaştıklarını ifade eden Kızılay, şöyle konuştu:
''Köyümüzde en son bir papaz vardı, o papazda Mersin'e göç etmişti. Papaz yılda bir gün gelir yeni doğan çocukları vaftiz edip giderdi. O Hertevin dilini anadili olarak kullanan köyümüze gelen son kişiydi. Daha sonra kendisinden haber alamadık. Köyümüzde şu anda Hertevin dilini kullanan birkaç köylü var, ama onlarda artık bu dili kendi aralarında şakalaşmak maksadı ile kullanıyorlar. Bu dili araştırmak üzere 1986 yıllında Almanya'dan bir bilim adamı köyümüze geldi. Bir köylüyü alıp Siirt'teki bir otelde 1 hafta boyunca konaklayıp Hertevin dili ile ilgili köylünün tüm bildiklerini kameraya çekip gitmişti.''
Ekindüzü köyünde oturan Nevzat Kızılay ise daha önce dili köyde yaşayan yaklaşık 50 ailenin konuştuğunu ancak, şimdi akıcı olarak sadece 4 kişinin konuşabildiğini söyledi.
'YENİ NESİL BU DİLİ ÖĞRENEMİYOR'
Konuştukları dilin yazılı bir dil olmadığını anlatan Kızılay, ''Çocukluğumuzda köyümüzde gayrı Müslimler vardı. Bu dili onlar konuşuyordu. Bizde onlardan öğrendik. Bu dili bizim köyümüzden başka yerde konuşan yok. Çevre köylerde de gayrı Müslimler vardı. Ancak onlarda bu dili bilmiyorlardı. Yalnız bizim köyümüzde konuşuluyordu. Geçmiş yıllarda yaklaşık 50-60 evde bu dil konuşuluyordu. Konuşanların Avrupa'ya gitmesiyle dili konuşanların sayısı azaldı. Şu anda bu dili bilenlerin ve konuşabilenlerin sayısı birkaç kişiye düştü. Benimle birlikte bu dili iyi konuşan birkaç arkadaşım var. 5-6 kişiyi geçmez. Geçen yıl Paris'e gittim. Oradaki köylülerimizle dili konuştum'' dedi.
Hertevin'i iyi bilen köylülerden Ramazan Kadri Selvitepe de bu dili kendilerinden sonra konuşacak kimse olmadığını söyledi.
Köy Muhtarı Ramazan Kızılay da dilin artık unutulmaya başladığını ve köyde dili bilen çok az sayıda kişi kaldığını belirtti. Kızılay, ''Bende bu dili bilmiyorum. Yeni nesil bu dili öğrenemiyor. Kendi aralarında konuştuklarında onlardan hiçbir şey anlamıyoruz'' şeklinde konuştu.
Köylüler, dili unutmamak için sık sık kendi aralarında sohbet ettiklerini kaydetti.
HERTEVİN DİLİ
UNESCO'nun 21 Şubat Dünya Anadili günü nedeni ile yayımladığı ''Tehlike Altındaki Diller Atlası''na göre, Türkiye'de 15 dilin tehlike altında olduğu belirtilmişti.
Atlasta, 200 dilin son üç kuşakta, 60-70 yıllık bir süreçte kaybolduğunu, 538'inin kaybolmak üzere olduğunu, 502'sinin ciddi tehlike altında, 623'ünün tehlike altında ve 607'sinin ise hassas durumda olduğu vurgulanmıştı.
Tehlike altındaki diller atlasına göre üç dil, Ubıhça, Mlahso ve Kapadokya Yunancası kaybolmuş, Çerkez dilleri ve Zazaca 'güvensiz', 7 dil 'kesinlikle', 3 dil 'ciddi anlamda', 'Hertevin' dili ise 'son derece' tehlike altında olduğu açıklanmıştı.
Çeşitli kaynaklara göre, 1960'lı yıllara kadar Siirt civarında yaşayan bin kadar kişi tarafından konuşulan dilin ilk kez 1970 yılında Alman Dilbilimci Otto Jastrow tarafından keşfedildiği, Jastrow'un, 1986 tekrar bölgeye gidip akademik araştırma yaptığı belirtiliyor.
UNESCO tarafından kaybolan diller arasında gösterilen 'Hertevin' dilini Pervari'nin Ekindüzü köyünde sadece 4 kişi konuşabiliyor.
Güncelleme:27 Temmuz 2012 00:20
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından kaybolan diller arasında gösterilen Hertevin (Hértevin) dili, Pervari'nin Ekindüzü köyünde sadece 4 kişi tarafından akıcı konuşulabiliyor.
Daha önce Keldani Katolik Kilisesi'ne bağlı Süryaniler tarafından kullanılan Kuzeydoğu Aramice veya Süryanice ailesine üye Hertevin dilinin, Süryanilerin Avrupa'ya göç etmeleri nedeniyle yok olmaya yüz tuttu. Ekindüzü köyünde ise dili sadece 4 kişi akıcı şekilde konuşurken, köylüler, dili konuşabilenlerin sayısının oldukça azaldığını belirtiyorlar.
Hertevin dilinin kullanıldığı Ekindüzü köyünden ayrılan ve Siirt'te yaşayan emekli öğretmen Bayram Kızılay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hertevin dilinin köyünde yaşayan Keldani Katolik Kilisesi'ne bağlı Süryaniler tarafından konuşulduğunu, Süryanilerin herhangi bir gelir kaynağı olmadığı için son 15 yıla kadar Mersin'e ardından da kimisinin kaçak kimisinin de yasal yollarla Avrupa'ya göç ettiğini söyledi.
Göç eden köylülerle zaman zaman telefonlaştıklarını ifade eden Kızılay, şöyle konuştu:
''Köyümüzde en son bir papaz vardı, o papazda Mersin'e göç etmişti. Papaz yılda bir gün gelir yeni doğan çocukları vaftiz edip giderdi. O Hertevin dilini anadili olarak kullanan köyümüze gelen son kişiydi. Daha sonra kendisinden haber alamadık. Köyümüzde şu anda Hertevin dilini kullanan birkaç köylü var, ama onlarda artık bu dili kendi aralarında şakalaşmak maksadı ile kullanıyorlar. Bu dili araştırmak üzere 1986 yıllında Almanya'dan bir bilim adamı köyümüze geldi. Bir köylüyü alıp Siirt'teki bir otelde 1 hafta boyunca konaklayıp Hertevin dili ile ilgili köylünün tüm bildiklerini kameraya çekip gitmişti.''
Ekindüzü köyünde oturan Nevzat Kızılay ise daha önce dili köyde yaşayan yaklaşık 50 ailenin konuştuğunu ancak, şimdi akıcı olarak sadece 4 kişinin konuşabildiğini söyledi.
'YENİ NESİL BU DİLİ ÖĞRENEMİYOR'
Konuştukları dilin yazılı bir dil olmadığını anlatan Kızılay, ''Çocukluğumuzda köyümüzde gayrı Müslimler vardı. Bu dili onlar konuşuyordu. Bizde onlardan öğrendik. Bu dili bizim köyümüzden başka yerde konuşan yok. Çevre köylerde de gayrı Müslimler vardı. Ancak onlarda bu dili bilmiyorlardı. Yalnız bizim köyümüzde konuşuluyordu. Geçmiş yıllarda yaklaşık 50-60 evde bu dil konuşuluyordu. Konuşanların Avrupa'ya gitmesiyle dili konuşanların sayısı azaldı. Şu anda bu dili bilenlerin ve konuşabilenlerin sayısı birkaç kişiye düştü. Benimle birlikte bu dili iyi konuşan birkaç arkadaşım var. 5-6 kişiyi geçmez. Geçen yıl Paris'e gittim. Oradaki köylülerimizle dili konuştum'' dedi.
Hertevin'i iyi bilen köylülerden Ramazan Kadri Selvitepe de bu dili kendilerinden sonra konuşacak kimse olmadığını söyledi.
Köy Muhtarı Ramazan Kızılay da dilin artık unutulmaya başladığını ve köyde dili bilen çok az sayıda kişi kaldığını belirtti. Kızılay, ''Bende bu dili bilmiyorum. Yeni nesil bu dili öğrenemiyor. Kendi aralarında konuştuklarında onlardan hiçbir şey anlamıyoruz'' şeklinde konuştu.
Köylüler, dili unutmamak için sık sık kendi aralarında sohbet ettiklerini kaydetti.
HERTEVİN DİLİ
UNESCO'nun 21 Şubat Dünya Anadili günü nedeni ile yayımladığı ''Tehlike Altındaki Diller Atlası''na göre, Türkiye'de 15 dilin tehlike altında olduğu belirtilmişti.
Atlasta, 200 dilin son üç kuşakta, 60-70 yıllık bir süreçte kaybolduğunu, 538'inin kaybolmak üzere olduğunu, 502'sinin ciddi tehlike altında, 623'ünün tehlike altında ve 607'sinin ise hassas durumda olduğu vurgulanmıştı.
Tehlike altındaki diller atlasına göre üç dil, Ubıhça, Mlahso ve Kapadokya Yunancası kaybolmuş, Çerkez dilleri ve Zazaca 'güvensiz', 7 dil 'kesinlikle', 3 dil 'ciddi anlamda', 'Hertevin' dili ise 'son derece' tehlike altında olduğu açıklanmıştı.
Çeşitli kaynaklara göre, 1960'lı yıllara kadar Siirt civarında yaşayan bin kadar kişi tarafından konuşulan dilin ilk kez 1970 yılında Alman Dilbilimci Otto Jastrow tarafından keşfedildiği, Jastrow'un, 1986 tekrar bölgeye gidip akademik araştırma yaptığı belirtiliyor.
Olimpiyatlarda sekiz aylık hamlile
Olimpiyat'ta sekiz aylık hamile sporcu!
Malezyalı atıcı Nur Suryani Muhammed Taibi, doğduğunda bebeğine 'Sen daha doğmadan Olimpiyatlara katıldın' diyeceğini söylüyor.
Güncelleme:27 Temmuz 2012 00:08
Jonah Fisher
BBC, Kuala Lumpur
Cumartesi sabahı yapılacak 10 metre kadın hava tüfeği müsabakası, Londra Olimpiyatları'nın ilk yarışlarından.
Ama aynı zamanda en heyecanlı yarışı olabilir çünkü Malezyalı atıcı Nur Suryani Muhammed Taibi sekiz aylık hamileyken yarışacak.
Olimpiyatlara bundan önce de en az üç hamile kadın sporcunun katıldığı biliniyor. Ama Suryani bunlar arasında hamileliği en ileri aşamada olanı.
"1997'de atıcılığa başladığımdan beri Olimpiyat hayali kuruyordum" diyor bir sabah antrenmandan sonra bana.
Dolayısıyla da Ocak ayında hamile olduğunu öğrendiğinde ilk düşüncesi, Londra hayallerinin suya düştüğü olmuş.
Ancak kocasıyla konuşup dua ettikten sonra fikrini değiştirmiş. "Eğer herşey yolunda giderse," şansını deneyeceğini söylüyor.
İki gün sonra da 10 metrede Olimpiyat elemelerini geçiyor.
Suryani başlardaki mide bulantıları haricinde, hamileliğin kendisine ufak da olsa bir avantaj sağladığı kanaatinde.
Gülümseyerek "Önde ve arkada denge sağladım şimdi." diyor.
Karnı büyüdükçe, atıcılıkta kullandığı kalın kıyafete girip çıkmak da sorun olmaya başlamış. Benimle konuşmak üzere otururken kemerini açtığında, derin bir nefes alıyor.
Malezya'da herkes onun olimpiyata katılma kararını desteklemiyor. Ama 30 yaşındaki bu denizci subayının gülümsemesinin ardında müthiş bir kararlılığın yattığı belli.
"Bazıları bana deli diyor. Bazılarıysa bencil. Ama ben başkalarının dediklerine kulak asmıyorum. Yalnızca ne yapmak istediğime ve hayallerime odaklanıyorum."
Bu hayal de Cumartesi öğlen saatlerinde, Malezya'ya atıcılık alanında ilk altın madalyasını getirmek.
Bunun için doğmamış kızının üzerine düşeni yapıp, yanlış zamanda tekme atmaması gerekiyor.
"Yarışma sabahları genelde bebeğime 'Anne bugün yarışacak, o yüzden sakin olman gerekiyor. Hareketli olmak ya da top oynamak falan istiyorsan sonra yaparsın' diyorum" diyor ve ekliyor:
"Bebeğim doğduğunda da ona çok şanslı olduğunu anlatacağım. 'Sen daha doğmadan Olimpiyatlara katıldın' diyeceğim."
Malezyalı atıcı Nur Suryani Muhammed Taibi, doğduğunda bebeğine 'Sen daha doğmadan Olimpiyatlara katıldın' diyeceğini söylüyor.
Güncelleme:27 Temmuz 2012 00:08
Jonah Fisher
BBC, Kuala Lumpur
Cumartesi sabahı yapılacak 10 metre kadın hava tüfeği müsabakası, Londra Olimpiyatları'nın ilk yarışlarından.
Ama aynı zamanda en heyecanlı yarışı olabilir çünkü Malezyalı atıcı Nur Suryani Muhammed Taibi sekiz aylık hamileyken yarışacak.
Olimpiyatlara bundan önce de en az üç hamile kadın sporcunun katıldığı biliniyor. Ama Suryani bunlar arasında hamileliği en ileri aşamada olanı.
"1997'de atıcılığa başladığımdan beri Olimpiyat hayali kuruyordum" diyor bir sabah antrenmandan sonra bana.
Dolayısıyla da Ocak ayında hamile olduğunu öğrendiğinde ilk düşüncesi, Londra hayallerinin suya düştüğü olmuş.
Ancak kocasıyla konuşup dua ettikten sonra fikrini değiştirmiş. "Eğer herşey yolunda giderse," şansını deneyeceğini söylüyor.
İki gün sonra da 10 metrede Olimpiyat elemelerini geçiyor.
Suryani başlardaki mide bulantıları haricinde, hamileliğin kendisine ufak da olsa bir avantaj sağladığı kanaatinde.
Gülümseyerek "Önde ve arkada denge sağladım şimdi." diyor.
Karnı büyüdükçe, atıcılıkta kullandığı kalın kıyafete girip çıkmak da sorun olmaya başlamış. Benimle konuşmak üzere otururken kemerini açtığında, derin bir nefes alıyor.
Malezya'da herkes onun olimpiyata katılma kararını desteklemiyor. Ama 30 yaşındaki bu denizci subayının gülümsemesinin ardında müthiş bir kararlılığın yattığı belli.
"Bazıları bana deli diyor. Bazılarıysa bencil. Ama ben başkalarının dediklerine kulak asmıyorum. Yalnızca ne yapmak istediğime ve hayallerime odaklanıyorum."
Bu hayal de Cumartesi öğlen saatlerinde, Malezya'ya atıcılık alanında ilk altın madalyasını getirmek.
Bunun için doğmamış kızının üzerine düşeni yapıp, yanlış zamanda tekme atmaması gerekiyor.
"Yarışma sabahları genelde bebeğime 'Anne bugün yarışacak, o yüzden sakin olman gerekiyor. Hareketli olmak ya da top oynamak falan istiyorsan sonra yaparsın' diyorum" diyor ve ekliyor:
"Bebeğim doğduğunda da ona çok şanslı olduğunu anlatacağım. 'Sen daha doğmadan Olimpiyatlara katıldın' diyeceğim."
23 Temmuz 2012 Pazartesi
En İlginç Davalar
Tek kişilik hücrede kalan mahkum, bedava deodorant vermediği için hapishane yönetimine kızdı ve hapishane yönetiminden şikayetçi oldu.

81 yaşındaki Stella Liebeck, satın aldığı kahvenin dökülmesi üzerine teninde yanık oluştuğu gerekçesiyle McDonald's’dan davacı oldu. O günlerde bütün Amerika bir anda bu davaya odaklandı. Yaşlı kadın 2.7 milyon dolar tazminat kazanarak bir anda şöhret olurken, ülkenin en büyük fast food zincirlerinden biri olan McDonald's, ortaya çıkabilecek başka uyanıklara karşı çeşitli önlemler almaya başladı.

Bir kanser hastası, öngörülen süre içinde ölmediği gerekçesiyle sağlık müdürlüğünü dava etti. Doktorların koyduğu teşhise göre çoktan ölmüş olması gerektiğini belirten davacı, tazminat istedi.

Bir kadın sürücü, buz tutmuş yolda motorlu bir kızakla çarpıştı. Kızağın sürücüsü öldü. Kadın sürücü, tanık olduğu ölüm anında yaşadığı şok yüzünden adamın dul karısına tazminat davası açtı.

Florida'da bir balıkçı şiddetli fırtınada öldü. Ailesi, hava durumu yorumu doğru çıkmadığı gerekçesiyle bir TV kanalından 10 milyon dolar tazminat istedi. Dava geri çevrildi.

Terrence Dickson, soyduktan sonra garajı kullanarak çıkmaya çalıştığı evden, garajın otomatik kapısının bozuk olması nedeniyle çıkamayınca, geri dönüp evin girişinden çıkmaya çalışır ama garajla evi ayıran kapı kilitli olduğu için garajda mahsur kalır. Ev sahiplerinin tatilde olması nedeniyle Dickson, garajda kuru köpek maması ve Pepsi Cola ile 8 gün geçirir.

Dickson, bunalıma girmesine neden olduğu için ev sahibini dava eder ve 500 bin dolar tazminat almaya hak kazanır.

Texas'ta yaşayan Kathleen Robertson, bir mobilya mağazasında henüz yürümeye başlayan ve sağa sola koşturan küçük bir çocuğa takılarak düşer, ayak bileğini kırar. Mobilya mağazasını dava eden kadın 780 bin dolar tazminata hak kazanır.
Karar, mobilya mağazası için büyük sürpriz olur, çünkü küçük çocuk Robertsen'in oğludur.

Listede yer alan vakalar arasında bir diğeri ise, 3.5 dolarlık giriş ücretini ödemek istemediği gece kulübüne tuvalet penceresinden girmeye çalışırken düşüp dişlerini kıran Kara Walton.

Çarson, restaurantta tartıştığı sevgilisine attığı meşrubat şişesine 30 saniye sonra basıp düşmüştür.

81 yaşındaki Stella Liebeck, satın aldığı kahvenin dökülmesi üzerine teninde yanık oluştuğu gerekçesiyle McDonald's’dan davacı oldu. O günlerde bütün Amerika bir anda bu davaya odaklandı. Yaşlı kadın 2.7 milyon dolar tazminat kazanarak bir anda şöhret olurken, ülkenin en büyük fast food zincirlerinden biri olan McDonald's, ortaya çıkabilecek başka uyanıklara karşı çeşitli önlemler almaya başladı.

Bir kanser hastası, öngörülen süre içinde ölmediği gerekçesiyle sağlık müdürlüğünü dava etti. Doktorların koyduğu teşhise göre çoktan ölmüş olması gerektiğini belirten davacı, tazminat istedi.

Bir kadın sürücü, buz tutmuş yolda motorlu bir kızakla çarpıştı. Kızağın sürücüsü öldü. Kadın sürücü, tanık olduğu ölüm anında yaşadığı şok yüzünden adamın dul karısına tazminat davası açtı.

Florida'da bir balıkçı şiddetli fırtınada öldü. Ailesi, hava durumu yorumu doğru çıkmadığı gerekçesiyle bir TV kanalından 10 milyon dolar tazminat istedi. Dava geri çevrildi.

Terrence Dickson, soyduktan sonra garajı kullanarak çıkmaya çalıştığı evden, garajın otomatik kapısının bozuk olması nedeniyle çıkamayınca, geri dönüp evin girişinden çıkmaya çalışır ama garajla evi ayıran kapı kilitli olduğu için garajda mahsur kalır. Ev sahiplerinin tatilde olması nedeniyle Dickson, garajda kuru köpek maması ve Pepsi Cola ile 8 gün geçirir.

Dickson, bunalıma girmesine neden olduğu için ev sahibini dava eder ve 500 bin dolar tazminat almaya hak kazanır.

Texas'ta yaşayan Kathleen Robertson, bir mobilya mağazasında henüz yürümeye başlayan ve sağa sola koşturan küçük bir çocuğa takılarak düşer, ayak bileğini kırar. Mobilya mağazasını dava eden kadın 780 bin dolar tazminata hak kazanır.
Karar, mobilya mağazası için büyük sürpriz olur, çünkü küçük çocuk Robertsen'in oğludur.

Listede yer alan vakalar arasında bir diğeri ise, 3.5 dolarlık giriş ücretini ödemek istemediği gece kulübüne tuvalet penceresinden girmeye çalışırken düşüp dişlerini kıran Kara Walton.

Çarson, restaurantta tartıştığı sevgilisine attığı meşrubat şişesine 30 saniye sonra basıp düşmüştür.
Etiketler:
Amerika,
belediye,
Cola Cola,
dava,
diş,
dolar,
İlginç Davalar,
kanal,
kilitli,
köpek,
köpek maması,
mobilya,
mobilya mağazası,
Ölüm,
Pepsi,
Sağlık,
tatil,
TV
Sarhoş kadın trafiği alt üst etti

Şarhoş kadının yaptığına bak...
Rusya’da sarhoş bir kadın yaya geçidinden emekleyerek geçmeye çalışınca trafiği alt üst etti.
Güncelleme:23 Temmuz 2012 12:42
RUSYA (İHA) - Tüm yolu ayakları çıplak halde emekleyerek geçmeye çalışan kadın bir aracın güvenlik kamerasına yakalandı. Trajikomik görüntülerin sahibi kadın zarar görmeden yolun karşısına ulaşmayı başardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)